İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, Gazze'de yaşanan insani krizi inkar ederken yaptığı bir açıklamada, "Gazze'de kimse açlıktan ölmüyor" dedi. Bu sözler, dünya genelinde hemen büyük bir yankı uyandırdı. Netanyahu'nun bu ifadeleri, Gazze'de süregeldiği iddia edilen insan hakları ihlalleri ve açlık sorunuyla ilgili yeni tartışmalara yol açtı. Ancak bu açıklamanın arkasındaki gerçekler ne? Rakamlar ve kişisel tanıklıklar, Netanyahu'nun iddialarını sorgulamanıza neden olabilir.
Gazze, yıllardır süren bir çatışmanın ve hadisenin merkezinde yer alıyor. 2007 yılından bu yana Hamas'ın kontrolünde olan bu bölge, İsrail'in uyguladığı kuşatma politikası sonucu ciddi şekilde besin, su ve diğer temel ihtiyaç maddeleri konusunda sıkıntı yaşamaktadır. Birleşmiş Milletler verilerine göre, bölgede yaşayan yaklaşık 2 milyon insanın büyük bir kısmı gıda güvencesinden yoksun. Bu durum sadece açlık sorununu değil, aynı zamanda birçok insanın sağlığı için tehdit oluşturacak diğer sağlık sorunlarını da gün yüzüne çıkarıyor. Gazze'de çocuklar başta olmak üzere birçok insan, yetersiz beslenmeden dolayı sağlık sorunları ile karşı karşıya. UNICEF ve diğer uluslararası kuruluşların raporları, bölgedeki çocukların %80’inin gıda yetersizliği ile mücadele ettiğini ortaya koyuyor.
Netanyahu'nun "açlıktan kimse ölmedi" sözleri, birçok insanı rahatsız etti. Kirli giyimleri ile sokaklarda yaşayan çocuklar, onlardan besin talep eden kadınlar ve çöpler arasında yiyecek arayan gençler, Gazze'nin gerçek yüzünü gözler önüne seriyor. Gazze'de yaşayan ailelerin birçoğu, temel gıda maddelerini bile alabilmek için günlerce beklemek zorunda kalıyor. Bu durumu tanık olan bölge halkı, Netanyahu'nun söylediklerinin gerçek olmadığını savunuyor. Gazze'deki durum hakkında detaylı raporlar hazırlayan bağımsız gazetecilerin ve araştırmacıların, sahanın içerisinde yaptıkları gözlemler, uluslararası toplumu düşündürmesi gereken bir gerçek sunuyor. Dünya sağlık örgütünün sağladığı verilere göre, bölgede çocuk ölüm oranları son beş yılda önemli bir artış göstermiş durumda.
Netanyahu'nun açıklamalarının ardından, sosyal medya ve uluslararası medya kuruluşları da durumu araştırmaya başladı. Birçok tanık, Gazze'deki yaşam koşullarını anlatırken, yiyecek bulmanın giderek zorlaştığını belirtmektedir. Özellikle son aylarda yaşanan çatışmalar ve hava saldırıları sonucunda, birçok ailenin gelir kaynakları tamamen yok oldu. İşsizlik oranlarının %50’yi aştığı bu bölgede, insanlar yiyecek bulabilmek için hayatta kalma mücadelesi veriyor.
Gazze'deki insani krizin gerçek boyutları, Netanyahu'nun açıklamalarıyla çelişiyor. Rakamlar, yalnızca açlıkla değil, sağlık sorunları, temiz suya erişim ve temel ihtiyaç maddelerinin temin edilmesi konusunda da derin bir krizin yaşandığını ortaya koyuyor. Bu durum, bağımsız sivil toplum kuruluşları tarafından da destekleniyor. Uluslararası kuruluşların ve gözlemcilerin durumu incelemesi, Gazze’de yaşanan insan hakları ihlallerinin ve insani krizlerin daha iyi anlaşılmasına katkı sağlıyor.
Gazze'deki insani durumu göz ardı etmek, uluslararası toplumun sorumluluğunu azaltmaz. Çatışmaların ortasında kalan sivillere yardım ulaşmasını sağlamak için harekete geçmek, uluslararası kuruluşların ve devletlerin sorumluluğudur. Netanyahu'nun iddiaları, bölgedeki gerçeklerle örtüşmüyor ve insani yardımların artırılması gerektiğini vurgulamak için bir fırsat sağlamaktadır. Gazze'deki durumu araştırarak, unutulan bu bölge için ses çıkarmak ve insani yardım kampanyalarına destek vermek, dünya genelindeki her bireyin sorumluluğundadır.
Sonuç olarak, Netanyahu'nun "Gazze'de kimse açlıktan ölmüyor" açıklaması, yalnızca bir politik söylem olarak kalmakta. Gerçek rakamlar ve sivil toplum örgütlerinin tanıklıkları, Gazze'deki insani krizin ciddiyetini gözler önüne seriyor. Uluslararası toplumun ve medyanın bu durumu dikkate alması, ve bölgedeki yardımların artırılması, Gazze halkının temel haklarını savunmak adına kritik öneme sahip.