Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, son günlerde Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve destekçileri tarafından düzenlenen eylemlerle ilgili sert eleştirilerde bulundu. Türkiye'nin siyasi gündeminde önemli bir yer tutan bu tartışmalar, Erdoğan'ın CHP’ye yönelik yaptığı açıklamalarla yeni bir boyut kazandı. Konuşmasında, muhalefetin son dönemdeki tutumlarını eleştiren Erdoğan, "İşi polisin üzerine otobüs sürmeye kadar vardırdılar" diyerek CHP'yi hedef aldı. Bu atıf, muhalefetin yaptığı eylemlerin, güvenlik güçleriyle karşı karşıya gelmesine işaret ederken, Erdoğan’ın eleştrileri dikkat çekti.
Son dönemlerde CHP, çeşitli protestolar ve eylemler düzenleyerek hükümeti eleştiren bir tutum sergilemekte. Ancak bu eylemler sırasında yaşanan bazı olaylar, kamuoyunda büyük tartışmalara yol açtı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu eylemler sırasında bazı grupların güvenlik güçlerine yönelik saldırgan tutumlarının arttığını belirterek, “Bunlar, muhalefet olmanın ötesinde, kavga çıkarmak üzere hareket eden gruplardır” ifadesini kullandı. Erdoğan'ın açıklamaları, yalnızca CHP'ye değil, benzer muhalefet gruplarına da bir uyarı niteliği taşıyor.
Erdoğan'ın bahsettiği otobüs sürme olayına değindiğimizde, bu tür davranışların toplumda nasıl bir vesayet yaratmaya çalıştığını gözler önüne seriyor. "Polisimiz, kamu düzenini sağlamak için orada. Ama bunlar ne yapıyor? İşi otobüs göndermeye kadar vardırıyor. Bu kabul edilemez" diyen Erdoğan, güvenlik güçlerinin meşru müdahale alanlarına yönelik bu tür saldırıların sonuçlarının ağır olacağını da vurguladı. Toplumda huzuru sağlamak için devletin gücünün elbette kullanılacağını belirten Erdoğan, CHP'nin yaklaşımının bu huzuru tehdit edici boyutlara ulaştığına dikkat çekti.
Gelişen olaylar karşısında siyaset, barışçıl bir zeminde şekilleneceği yerde, çatışma ve kutuplaşma ile dolup taşabilecek bir alana kayıyor gibi görünüyor. Erdoğan’ın CHP’ye tepkisi bunun bir göstergesi. Bu çerçevede, siyasette ifade özgürlüğü ile birlikte barışçıl protestolar yapılabilmesi gerektiğine vurgu yapan birçok uzman, ancak şiddet içeren eylemlerin toplum üzerinde yarattığı negatif etkilere dikkat çekiyor. Bu tür olayların ardında yatan sebepleri anlamadan, sadece bireysel ya da grupsal çıkarlarla hareket edenlerin, toplumun bütünlüğünü zedelediği ortada.
Özellikle geçtiğimiz yıllarda artan siyasi kutuplaşmalar ve buna bağlı olarak yaşanan toplumsal gerginlikler, Türkiye’nin iktidar ve muhalefet ilişkilerinde de önemli değişikliklere yol açtı. Erdoğan, “Biz her zaman demokrasinin, halkın iradesinin yanındayız. Ancak bunu istismar eden, halkın iradesini hiçe sayarak kendi çıkarları için hareket edenlere karşı asla susmayacağız” diyerek, bu tavrın seçimlerde de etkili olacağını ifade etti. Bu bağlamda, Erdoğan’ın sözleri, özellikle yaklaşan seçimler öncesinde bir mesaj niteliği taşımakta.
Erdoğan'ın bu sert çıkışları, sadece muhalefeti değil, aynı zamanda seçmenlerini de etkileyebilir. CHP’nin, kendi seçim stratejilerini gözden geçirmesi gerektiği düşünülüyor. Zira, olayların bu denli siyasete hâkim olduğu bir ortamda, muhalefetin de sorumluluk alıp toplum huzurunu sağlama adına çabalarını artırması bekleniyor. Özellikle genç seçmenlerin oy tercihleri üzerinde önemli bir etkisi olan bu tür tartışmalar, seçim sonuçlarını da doğrudan etkileme potansiyeline sahip.
Sonuç olarak, Erdoğan'ın CHP'ye yönelik yaptığı bu açıklamalar, Türkiye'nin yaklaşan siyasi ikliminde fırtınalı günlerin işareti olarak okunuyor. Geçmişte sıkça görülen güvenlik-temas kuramı, bu tür polemiklerin dozajının artması, sadece siyaset arenasında değil, toplum genelinde de sorunlara yol açabilecek bir istikrarsızlık yaratabilir. Türkiye'nin siyasi geleceği, bu dönemde nasıl şekillenecek? Bu sorunun yanıtı, hem iktidar hem de muhalefet konumundaki partilerin tavırlarına bağlı olarak belirlenecek gibi görünüyor. Tüm bunlar yaşanırken, vatandaşların güvenliğinin ve huzurunun korunması da devletin birinci önceliği olmalıdır.